BİZİ TAKİP EDİN
İSTANBUL, TURKEY
15 MAYIS 2009 / 16:32

Hayvan şiddetinin değerlendirilmesi

HAYVAN ŞİDDETİNİN SUÇLU PROFİLİNDE DEĞERLENDİRİLMESİ                                                                                                                                        
.                                                                              1. BÖLÜM   deniz.jpg
Sizlere, bu önümüzdeki 3 ay, birbirini takip eden 3 yazı ile ülkemizde görmezden gelinen ancak diğer gelişmiş dünya ülkelerinde erken teşhis tanısı olarak kabul edilen ve faillerinin potansiyel suçlu olarak görüldükleri ve bu nedenle cezalandırıldıkları "hayvan şiddeti" kavramından bahsedeceğim. Hayvana karşı işlenen şiddetin esasında, ruhsal bozukluk olduğunu, özellikle de çocukluk döneminde davranış bozukluğu tanısı için erken teşhis teşkil ettiğini hapishane mahkumları üzerinde yapılan çalışmalardan yola çıkarak anlatacağım.

Bu ay size, HAYVANA ŞİDDETİN DAVRANIŞ BOZUKLUĞU OLARAK KABULÜ'nü anlatacağım:

Davranış bozukluğu: çocuklarda, akıl sağlığı kliniklerinde, en sık konan teşhis türüdür. Davranış bozukluğu tanısı konan çocuklar; başkalarının temel haklarına ilişkin veya toplumsal kuralları ihlal eden tekrarlayan ve ısrarcı hareket biçimi sergilerler.

Davranış bozukluğu olan bu çocuklarda, diğerlerinin duyguları, dilekleri ve iyilikleri ile ilgili çok az empati duygusu vardır ve diğerlerini çok az önemserler. Özellikle bu çocuklar, mala zarar verir, yalan söyler, çalar, ve sıklıkla insanlara ve/veya hayvanlara karşı saldırgan davranışlar sergilerler.   Her ne kadar, hayvana karşı şiddet eğilimi, başta davranış bozukluğu olarak yer almamış olsa da 1990 yılında, hayvana karşı şiddetin davranış bozukluğu açısından ciddi bir kriter teşkil ettiği saptanmıştır.  Davranış bozukluğu olan çocukların %25'inde, hayvana karşı şiddet uyguladıkları gözlenmiştir. 

Aynı zamanda, davranış bozukluğu belirtileri her ne kadar geç çocukluk döneminde baş gösterse de 1994'te, hayvanların canını yakmak, bir çocukta davranış bozukluğu tanısı açısından erken teşhis konulmasına yardımcı olmuştur.

Amerika'da 50 eyalette de, hayvana zulüm, suç olarak kabul edilmektedir. Ayrıca, belirtmek gerekir ki birçok eyalette hayvana karşı zulüm her ne kadar cürüm teşkil etse de, kumar oynamakla, uyuşturucuya ilişkin suçlarla mukayese edildiğinde, hayvana karşı zulüm ciddi bir suç olarak muamele görür. 

Bizde maalesef 2004 yılında yürürlüğe giren 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu, Kabahat kanunu kapsamında yer almakta, hayvana fiziksel ya da cinsel şiddet uygulayan fail idari para cezası ile kurtulmaktadır.

Ancak hayvana karşı zulmün resmi raporlarda çok fazla yer almaması, hayvana şiddet uygulayan failin genellikle, tek başına, yaptığı eylemin sır olarak saklanan bir edim olmasından ve sadece fail tarafından bilinmesinden dolayı kaynaklanmaktadır.

Bu nedenle, hayvana karşı zulümde, fail dışındakilerden, ailesi ya da öğretmenlerinden bilgi toplamak da çok zordur. Bu da, problemin büyüklüğünün algılanmasını ve toplum üzerindeki tam etkisini bilmemizi zorlaştırmaktadır.

İnsancıl cemiyetler ve hayvan refahı için uğraşan teşkilatlar, bilim adamları ve kanun koyucuların,  yavaş yavaş, uzun vadede, bir toplumun insanlarına davranış şekillerinin, hayvanlarına davranış şekillerinden ayrılmaz olduğunu idrak ettiklerini raporlamıştır.  

Ayrıca FBI'ın Davranış Bilimleri Birimi, suçların araştırılması ve kovuşturulması aşamasında, hayvana karşı işlenen suçun, insanlara karşı vahşi cinayetler işleyen faillerin kim olduğunu ve ne olacakları hakkında kuvvetli birer araç teşkil ettiğini belirtmiştir. 

Medya, mutad olarak seri katillerin ve şiddet suçlularının,   erken çocukluk dönemlerinde hayvana karşı zulüm geçmişleri olduğunu ve hayvana şiddet ile insana şiddet arasındaki bağın varlığı açısından da kamudaki algılayışın da arttığını  belirtmektedir.

Örneğin, Albert De Salvo, 1 yılda 13 kadını öldürmüştür. Salvo'nun, portakal sandıklarında kedileri ve köpekleri kapana kıstırıp sonra bu sandıklara oklar attığı bilinmektedir.

20 yaşındaki Jason Massey, 13 yaşında 1 kızı ve 14 yaşındaki üvey erkek kardeşini öldürmüştür. Massey'nin cinayetlerine kedi ve köpek öldürerek başladığı rapor edilmiştir.

Yine 15 yaşındaki Kip Kinkel, ailesini ve daha sonra lisedeki 24 öğrenciyi öldürmüştür. Kinkel'in,  kedi başı kesmek, canlı sincapları küçük küçük parçalara bölmek, inekleri havaya uçurmak gibi hayvana karşı zulüm geçmişi olduğu rapor edilmiştir.

Hayvana karşı zulüm, davranış bozukluğunun erken belirtisidir, bu nedenle hayvana şiddetle insana şiddet arasında bir bağ olduğu kavramı, büyük bir önemle incelenmelidir.

Saldırgan suçluların erken çocukluk yıllarında, yatağını ıslatma, yangın çıkartma, hayvana karşı zulümde bulunma gibi davranışlarının yer aldığını rapor etmişlerdir.

84 hapishane mahkumu üzerinde yapılan araştırmada, 84 mahkumdan 21'inde yatağını ıslatma, yangın çıkarma ve hayvana zulüm geçmişi oldukları tespit edilmiştir. Ve 84 mahkumdan saldırgan suç işlemiş olan 31'inden %74'ü, bu 3 fiile de iştirak etmişlerdir.

Psikiyatrist Dr. Alan Felthous, hayvana karşı zulüm geçmişi olan 18 hastasından 12'sinin insanlara karşı da saldırganlık seviyesi üst düzeyde davranışlarda bulunduğunu saptamıştır.

Hapishane mahkûmları üzerinde yapılan araştırmalar, saldırgan yetişkinlerin, çocukluklarında hayvana karşı zulüm yaptıkları gerçeğini ciddi anlamda desteklemektedir.  Mesela, tecavüz ve çocuk tacizi suçu işlemiş 64 mahkûm üzerinde yapılan araştırmada, tecavüzden mahkûm olanların %48'inin ve çocuk tacizinden mahkûm olanların %30'unun aynı zamanda, hayvana karşı zulüm geçmişine de sahip oldukları saptanmıştır.

Yine günümüzde sayısı artmakta olan suç şekli, okullarda silahlı saldırı vakalarında, her 9 vakadan 5'inde okula silahlı saldırıda bulunan gencin, geçmişinde belgelenmiş hayvana karşı zulmü olduğu saptanmıştır.

Hayvana karşı işlenen fiziksel ya da cinsel şiddet, çocuklar tarafından sergilendiğinde, davranış bozukluğu açısından asla göz ardı edilmemesi gereken bir erken belirtidir. Çocukların, ıslah edilebilmelerini ve korunmalarını sağlamak için bu erken belirtiyi fark edip tedavi yoluna gitmek, çocukların gelecekleri açısından da hayati önem taşır.

                                                                        Av. DENİZ TAVŞANCIL KALAFATOĞLU

                                                                                         İSTANBUL BAROSU

                                                                               HAYVAN HAKLARI KOMİSYONU

                                                                                                   Bşk. Yrd.